Genel

Hayvanlar Alemi

Rate this post

Haftaya bayık bir klişeyle başlayacak olursak, öyle caddede kırmızı ışıkta geçenlere, olmadık kabalığı yapanlara ‘hayvan’ demek, hakikaten haksızlık ve saygısızlık hayvanlara.

Güney Afrika’da gördüğümüz onca ‘vahşi’ hayvan, doğal ortamında nasıl da sakin, itişmeden, didişmeden, dengeli, mutlu yaşıyor.

En ürkütücü ve yırtıcı olanları mesela, aslan mı, leopar mı, timsah mı, yok öyle CHP kurultayındaki gibi bir saldırganlık. Sadece timsah, ikindi kahvaltısı olarak kendisine uzatılan tavuğu kapmaya çalışırken Baykal’ın Sarıgül’e baktığı gibi bakıyordu tavuğa, o kadar.

Bugün, tatil hatıratımın son ayağında, kıtada ahbaplık kurduğumuz hayvanlarla ilgili cümle çalışmaları yapacağız.

Safari safari dedikleri

Afrika’nın en temel numaralarından biri safari. Kruger Park fazla uçsuz bucaksız olduğundan, biz Pilanesberg National Park’a gittik. Burada lodge’larda kalıyor ve safari arabalarıyla ya akşama doğru ya da sabahın körü yola koyuluyorsunuz. Çünkü arkadaşlar o saatlerde ortaya çıkıyor, avlanmaya, salınmaya…

Amaç ‘big five’ dedikleri takımı görmek. Büyük beşli; aslan, leopar, fil, buffalo ve gergedandan oluşuyor.

Peki kaçını görebiliyorsunuz? Tamamen şansa kalmış. Yerel rehberlere sorduğunuzda ‘Ehe ehe tabii ki de hepsini de görebilirsiniz’ gibisinden

ayak yapıyorlar, yalan! Bilmem kaç senedir orada çalışan ve henüz aslan siftahı yapmamış adam var. Biraz naylon safari tabii bunlar; turistik.

Büyüklerden payımıza düşen, fil oldu. O kadar, o kadar geldi ki dibimize, matrak bir deneyimdi.

Fazla önemsenmeyen güzeller var bir de: Zebra ve zürafalar mesela; estetik kelimesinin karşılığı gibiler.

Aslan kaç saat uyur?

Oldum olası bıraksan günde asgari 12 saat uyuma eğilimimin doğada karşılığı olduğunu biliyordum!

Ben Aslan burcuyum.

Aslan meğer günde kaç saat uyurmuş? 18!

‘Kral’, doğadaki en tembel hayvanlardanmış. Tenezzül etmiyor kafayı kaldırmaya.

Aslan çiftliğindeki en adrenalin yükselten hadise, üç aylık yavruları mıncıklatmaları.

Kafeslerinden içeri giriyor, iri kediden biraz hallice aslan yavrularını kucağınıza alıyorsunuz. Çok bebekler, hiçbir vahşet sinyali vermiyorlar ama gene de yüz ifadelerinden midir, aslan oldukları bilgisine sahip olduğumuzdan mıdır nedir, hafif ürpertici.

Bir boy büyüklerinin yanına ‘Başıma geleceklerden tamamen ben mesulum’ formları imzalayarak, pasaportunuzun numarası üstüne efendim 48 damga pulu yapıştırarak filan türlü formaliteler sonrasında sokuyorlar. Çift eşli baba aslana da uzaktan bağlılık bildiriliyor ancak.

Timsahların yemek faslı

Hiç timsah eti yediniz mi bilmiyorum, ne olduğunu bilerek yutması zor. Fakat tavuk, hindi ve balıkla sorun yaşamıyorsanız ve gelseniz bana bir akşam, ne olduğunu söylemeden iki porsiyon timsah nugget’ı afiyetle yediririm size. Küçük parçacıklar halinde galeta ununa bulayıp kızarttığınızda, en ufak bir işaret, koku, rahatsızlık duymadan tüketilebilecek bir çeşit kendileri.

Canlısını gördüğünüzde zorlanabilirsiniz. Çirkin, kirli ve biraz itici duruyor.

Birtakım hayvanlara karşı besleyebileceğimiz ‘Dünyada kıyamam bunu yemeğe’ hissi, bu defa ‘Gırtlağıma takılır bu kazulet kütük’ formunu alabilir.

Timsahlar, saatlerce gözlerini bile kırpmadan öyle taşlaşmış yatabiliyorlar.

Ha timsah, ha kütük.

Sadece saat 16.30’daki ikindi kahvaltısında heyecan oluyor. Aşağıya bütün halinde sarkıtılan tavukları kapmak için lütfedip hareketleniyor, şova dahil oluyorlar.

Timsahlara ilişkin bir sevgi, şefkat pıtırcıklanmadı doğrusu içimde. Bulsam makul fiyata, hislenmeden alırım çantaymış, çizmeymiş, ayakkabıymış…

Devekuşunun faydaları

Etinden, yumurtasından faydalanılan bir diğer kardeşimiz de devekuşu.

Devekuşu eti, bir ara Türkiye’de de vardı, hindinin neredeyse aynısı. Fakat bizde hiç tutmamasının bence en temel sebebi, yine işte ne olduğunu bilmenizle ilgili.

Tekrar klişelere bağlanacak olursak, gerçekten de deve mi, kuş mu, arada sıkışmış bir hayvancağız bu. Deveye biner gibi biniyorsunuz, avucunuzu delerek (yüzük, saat, bilezik varsa yandınız, zıvanadan çıkıyor) yemek yiyor elinizden. Yumurtaları boyanarak hediyelik sektörüne, geçtiğimiz yıllarda pek moda olan top top derisi de moda sektörüne hizmet ediyor.

Üzerine bindiğinizde yumuşak tüylü boynunu okşarsanız, zevkten ruhunu teslim edecek gibi oluyor.

Penguen kolonileri

Yine de en sevimlisini sorarsanız, penguen derim. Ümit Burnu yakınlarındaki Boulders Beach’te ikamet eden penguen kolonileri, belgesellerden de biliriz ya, böyle pati pati, çok tatlılar. 1910’da 1.5 milyon civarında olan Afrika pengueni nüfusundan, 20. yüzyılın sonunu ancak yüzde 10’u görebilmiş. İnşallah tükenmezler.

Nur Çintay A. tarafından yazılan bu makale, 31 Ocak 2005 Pazartesi günü yayınlanan Radikal Gazetesindeki köşe yazısıdır.

Yorum Yaz